Zaman Nedir?

 
Zaman Nedir? Zaman Nedir?

Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. e S. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Evrendeki zamanın durumu budur. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Yani ortada uzay yoktur. 140. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. g. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. 140Prof. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. . ” Richard Muller a. Yani telefon görüşmesi olamazdı.

Zaman Nedir?

Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Yani ortada uzay yoktur. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. 140Prof. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. e S. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. 140. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. . Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Evrendeki zamanın durumu budur. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. ” Richard Muller a. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. g. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz.