Zaman Nedir?

 
Zaman Nedir? Zaman Nedir?

Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. e S. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. 140. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. ” Richard Muller a. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. . Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. g. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Evrendeki zamanın durumu budur. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. 140Prof. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Yani ortada uzay yoktur. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz.

Zaman Nedir?

Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Evrendeki zamanın durumu budur. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. 140. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. . Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. e S. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. 140Prof. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. g. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. ” Richard Muller a. Yani ortada uzay yoktur. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder.